日本語に似てる⁉️ トルコ語の文法 #13

 

 

 

梅雨がようやく明けそうですね。

 

どうもQuenです。

 

今年の梅雨は始まるのが遅かったので

終わるのも遅いような気がします。

 

 

雨が落ちてくるのを

ぼーっと眺めるのが好きなので

雨自体は嫌いじゃないですが

続くとちょっと嫌です(笑)

 

 

 

今回は

前回のカエルの話と

同様にトルコ語の物語を訳していこうと思います。

 

 

ーーーーーーーーーーーーーーーー

 

 

Küçük Denizkızı

 

幼い人魚

 

 

 

Bir zamanlar altı güzel kızı olan bir kral varmış.

あるところに6人の美しい娘がいる王様がいました。

 

Ama bu kral insanların kralı değilmiş.

でもこの王様は人々の王様ではありませんでした。

 

Ülkesi, dalgaların altında

その領土は、波の底で、

 

balıkların değerli taşlar gibi parıldadığı bir ülkeymiş.

魚たちの貴重な宝石のように光輝く場所でした。

 

Genç prenseslerin anneleri çoktan ölmüş

若い王女たちの母親たちはずっと昔に死んでしまいました

 

ve onları büyükanneleri büyütmüş.

なので彼女たちを祖母たちが育てました。

 

En küçük prensesin saçları altın bukleler halinde

一番小さい王女の髪の毛は金色の巻き髪で

 

omuzlarına dökülüyormuş.

両肩に垂れ下がっていました。

 

Kızlar büyükannelerinin anlattığı yeryüzüyle

娘たちは祖母の話して聞かせる世界で

 

ilgili masalları çok seviyorlarmış.

興味深いおとぎ話をとても気に入りました。

 

Bu masallarda

このおとぎ話には、

 

bacak adlı iki şeyin üzerinde yürüyen

足という名前の2つのもので歩く

 

garip insanlar varmış.

奇妙な人々がいました。

 

Küçük denizkızı da bu anlatılanları görmek istiyormuş.

幼い人魚はこの話に聞いたものを見てみたいと思いました。

 

“On beş yaşını beklemen gerekir,” demiş büyükanneleri.

「15歳(になるの)を待つ必要がある」と彼女たちの祖母は言いました。

 

“O zaman gidip görebilirsin.”

 「その時に行って見れるよ。」

 
 

En büyük denizkızı yaşı geldiğinde yüzeye çıkmış

一番大きな人魚はその年齢に達して海面に出ていきました。

 

ve gördüğü ilginç şeyleri kardeşlerine anlatmış.

そして彼女が経験した面白い物事を仲間たちに話して聞かせました。

 

Yıllar geçmiş ve sonunda küçük denizkızının da yüzeye,

数年が過ぎてようやく幼い人魚にも海面へ、

 

insanların dünyasına çıkabileceği gün gelmiş.

人間たちの世界へ訪れる日がやって来ました。

 

Şimdiye kadar hep merak ettiği dünyayı

今までみんなが興味を持っていた世界を

 

artık kendi gözleriyle görebilecekmiş.

ついに自分自身の目でみることができるのです。

 

Yüzeye doğru yüzerken güneş batıyormuş.

海面に向かって泳いでいる間に太陽は沈んでしまいました。

 

Yakınlarda bir gemi demir atmış.

その近くで1隻の船が錨を投げ落としました。

 

Küçük denizkızı yüzeye çıktığında

幼い人魚は海面に出たところで

 

güvertedeki yakışıklı prensi görmüş.

甲板にいるハンサムな王子を見ました。

 

Prens kendisini birisinin gözlediğini de,

王子は自分自身を誰かが観察していることを、

 

prensesin ondan gözlerini ayıramadığını da bilmiyormuş tabii.

王女は王子から目を離せないことを当然わかっていました。

 

Birden hava kararmış,

突然空は暗くなり、

 

gemi çıkan fırtınayla sallanmaya başlamış.

船体は嵐で揺さぶられ始めました。

 

Çok geçmeden yelkenleri parçalanmış,

間も無く帆はバラバラになってしまい、

 

direği kırılmış ve gemi sulara gömülmüş.

マストは砕け、船は水に沈んでしまいました。

 

Küçük denizkızı sularda çırpınan prensi

幼い人魚は水の中で体をバタつかせる王子を

 

son anda görüp kurtarmış.

最後の瞬間に見て助け出しました。

 

Onu kucaklayıp kıyıya götürmüş

王子を抱えて海岸に送り届けて、

 

ve sahile bırakmış.

岸に寝かしておきました。

 

Sabah olduğunda prens hala yattığı yerde uyuyor,

朝になってもいまだに王子は横になって地面で寝ていました。

 

denizkızı da başucunda onu bekliyormuş.

人魚もその枕元で彼を見守っていました。

 

Az sonra birkaç kız koşarak gelmiş.

その少し後2、3人の娘が走って来ました。

 

Prens gözlerini açmış ve kalkıp yürümüş.

王子は目を開いて起き上がり、動き出しました。

 

Küçük denizkızı oracıkta üzüntüsüyle baş başa kalmış.

幼い人魚はその場で心配して向かい合っていました。

 

 

O günden sonra

その日から後、

 

küçük denizkızı prensi görebilmek umuduyla

幼い人魚は王子を見れることを待ち望んで

 

birçok kez yüzeye çıkmış.

何度も海面を訪れました。

 

Artık dayanamıyormuş.

もうこれ以上我慢することができませんでした。

 

Su cadısına gidip akıl almaya karar vermiş.

海の怨霊(醜い老婆の姿)の元へ訪れて知恵をもらうことに決めました。

 

Cadı onu görünce bir kahkaha atmış:

怨霊は彼女をみて大笑いしました。

 

“Niçin geldiğini biliyorum denizkızı,” demiş.

「なぜ来たのかを私は知ってるよ、人魚さん」と言いました。

 

“İnsana dönüşüp karaya çıkmak istiyorsun.

「人間に変形して陸に上がりたいのだろう。

 

Böylece prensle daha yakın olacağını düşünüyorsun.

そうしてもう一度王子と近くにいること考えているね。

 

Ama bunun bir bedeli var, biliyor musun?”

でも一つの代償がある、知っているかい?」

 

“Bilmiyordum,” demiş küçük denizkızı,

「いいえ知りません。」と人魚は言い、

 

Ama insan olabilmek için neyse öderim.”

「でも人間になるために何でも支払います。」

 

“Sesini istiyorum,” demiş cadı,

「お前の声が欲しい。」と怨霊は言って、

 

“Şu şarkılar söyleyen güzel sesini.

その歌うような美しい声を。

 

Bana sesini verirsen

「お前は私にその声を与え、

 

ben de seni iki ayaklı

私はお前を2本の足のある

 

güzel bir genç kıza çeviririm.

美しくて若い娘に変えてみせよう。

 

Ama unutma,

ただし忘れるな、

 

prens seni bütün kalbiyle sevmeli

王子はお前を全ての良心で(心を尽くして)愛し、

 

ve evlenmeli.

結婚しなければならない。

 

Yoksa bir deniz köpüğüne dönüşüp

そうでなければ海の泡に変わって

 

sonsuza dek yok olursun.”

お前は永遠に消えるだろう。

 

"Çabuk” demiş küçük denizkızı.

「急いで」と幼い人魚は言いました。

 

“Ben kararımı çoktan verdim zaten.”

「もともと私はとっくに決心しています。」

 

Bunun üzerine su cadısı küçük denizkızına içmesi için büyülü bir ilaç vermiş.

これに関してその怨霊は幼い人魚に飲む魔法の薬を与えました。

ー 

  

Küçük deniz kızı prensin karşısına dikildiği an

幼い人魚が王子の向かい側に立った瞬間、

 

prens bu hiç konuşmayan kızdan çok hoşlanmış

王子はこの全く話さない娘をとても気に入り、

 

ve onsuz yapamayacağına karar vermiş.

彼女なしではやっていけないだろうと決心しました。

 

Küçük denizkızı da prensi

幼い人魚も王子を

 

her geçen gün daha çok sevmiş,

日に日にもっと好きになっていきました、

 

ama prens ona bir türlü evlenme teklif etmiyormuş.

しかし王子は彼女に結婚の申し出をしていませんでした。

 

Prensin annesi ve babası,

王子の母と父は

 

kendine eş bulması için baskı yapıyorlarmış.

彼に結婚相手を見つけることを強いていたのです。

 

Prens sonunda yakındaki

王子は結局近くにある

 

bir ülkenin prensesiyle tanışmaya karar vermiş.

領土の王女と知り合うことを決めました。

 

Yanında küçük denizkızını da götürmüş.

そばにいる幼い人魚も連れていきました。

 

Zavallı kız çok acı çekiyormuş.

かわいそうに、彼女はとても辛そうでした。

 

 

Prens komşu ülkeye gidip

王子は隣国に行って

 

prensesle karşılaşınca aklı başından gitmiş

王女と出会うとどうしていいかわからなくなり

 

ve hemen evlenmek istemiş.

すぐに結婚を望みました。

 

Düğünleri muhteşem olmuş.

堂々たる結婚パーティが開かれました。

 

Her yer çiçek, ipek ve mücevherle kaplıymış.

どの場所も花や絹、宝石で包まれていました(飾られていました)。

 

Mutlu çifti görmeye gelen herkes coşku içindeymiş.

幸せな夫婦を見るために来た全ての人は興奮していました。

 

Yalnızca küçük denizkızı sessizmiş.

一人で幼い人魚は黙っていました。

 

Gözyaşları sessizce süzülüyormuş yanaklarından.

涙が静かに頬を伝っていました。

 

O gece küçük denizkızı güvertede dikilmiş

その夜、幼い人魚は甲板で立って

 

karanlık sulara bakıyormuş.

真っ暗な海を見つめていました。

 

Gün doğarken bir deniz köpüğü olup o sulara karışacakmış.

 日が出てきた頃、1つの海の泡になり、それは波に混ざってしまいました。

 

 

Birden suların dibinden

突然、海の底から

 

denizkızının kardeşleri çıkmışlar.

その人魚の友達が現れました。

 

Saçları kısa kısa kesilmiş.

彼女たちの髪の毛は短く短く切られていました。

 

“Saçlarımızı su cadısına verdik,

「私たちの髪の毛を海の怨霊に与えました。

 

karşılığında da bu bıçağı aldık.

その見返りにこのナイフを手に入れました。

 

Eğer bu gece bu bıçağı

もし今夜、このナイフを

 

prensin kalbine saplarsan büyü bozulacak.”

王子の心臓に突き刺せば魔法は壊れます(消えます)。 

 

Küçük denizkızı bıçağı almış 

幼い人魚はナイフを受け取りました。

 

 

ama prense asla zarar veremeyeceğini biliyormuş.

でも王子に決して害を与えられないことを知っていました。


Güneş doğduğunda kendini ağlayarak

太陽が出てくる頃に彼女は泣きながら

 

denize atmış.

自分自身を海に投げ捨てました。

 

Ama denize düşmemiş.

しかし海に落ちていきませんでした。

 

Kendini havada uçarken bulmuş.

自分が空中を飛んでいるのがわかりました。

 

Çevresinde altın renkli ışıklar dans ediyormuş.

その周りで金色の光が踊っていました。

 

“Biz havanın kızlarıyız ” demişler.

「私たちは天使です。」と言いました。

 

“Artık bizimle mutlu olursun.”

「もう私たちと幸せになりましょう。」

 

 

Küçük denizkızı gökyüzüne doğru yükselirken

幼い人魚は大空へまっすぐ登っていき

 

aşağıya, prensin gemisine bakmış ve gülümsemiş.

 下の方、王子の船を見て微笑んでいました。

 

 

 

 

ーーーーーーーーーーーーーーー

 

 

前回のカエルの話よりも

少し長くなりました。

 

日本でもある人魚姫のお話です。

 

 

大体の訳はあっていると思うのですが、

泡になるくだりがちょっと自信ないです。

 

泡になったのに

ナイフを受け取ったの??

 

 

異訳も含んでるんですが

誤訳があったらごめんなさい。。。

 

 

 

 

それじゃあまた!

 

 

 

前の記事

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

にほんブログ村 外国語ブログへ
にほんブログ村